DEMOGRAFİK GÜVENLİK PARADOKSU VE KAPSAYICI SOYDAŞLIKYAKLAŞIMI IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKA VİZYONUNAKÜRESEL BAKIŞ
(A GLOBAL PERSPECTİVE ON TÜRKİYE’S FOREIGN POLICY VISION IN THE LIGHT OF THE DEMOGRAPHİC SECURITY PARADOX AND THE INCLUSIVE KINSHIP APPROACH )

Author : Sıddık ARSLAN    
Type :
Printing Year : 2025
Number : 10
Page : 52-106
    


Summary

Bu araştırma, Türkiye toplumunda tarih boyunca evlilik, göç ve kültürel etkileşimleraracılığıyla oluşan genetik ve sosyolojik soydaşlık ağlarının, etnik temelli ayrıştırmastratejilerine karşı nasıl bir “demografik direnç” ürettiğini analiz etmektedir. Çalışma,Alexander Wendt’in sosyal inşacılık paradigması çerçevesinde yürütülmüş; Balkanlar,Kafkasya, Türkistan (Orta Asya) ve Ortadoğu’dan seçilen dört bölgesel vakayıinceleyerek tarihsel sosyoloji, belgesel analiz ve karşılaştırmalı demografik yöntemleribir araya getirmiştir. Araştırma, Selçuklu, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait arşivkayıtları, çağdaş genetik bulgular ve matematik biliminin değişmez yasalarını birliktekullanarak, etnik saflık ve homojenlik iddialarının bilimsel temelsizliğini ortayakoymaktadır. Bulgular, yüz kuşaklık soy zincirinde 2^100 ata olasılığına ulaşılmasının,etnik ayrışmanın matematiksel olarak imkânsızlığını gösterdiğini ortaya koymuştur.Otuz kuşaklık (yaklaşık bin yıllık) bir süreçte bile 1.073.741.824 atanın varlığı, Türkiyetoplumunun yüzde seksen beş ile doksan beş oranında ortak atalara sahip olduğunugöstermektedir. Cinnioglu ve arkadaşlarının Y-kromozom analizleri, J2, R1b, G veE1b1b haplogruplarının tüm etnik gruplarda benzer biçimde dağıldığını; etnikkategorilerin genetik temelden yoksun olduğunu doğrulamaktadır.Bu sonuçlar, “demografik güvenlik paradoksu” ve “kapsayıcı soydaşlık modeli”kavramlarını ortaya koyarak, kimlik temelli güvenlik yaklaşımlarına alternatif, bilimselverilere dayalı yeni bir paradigma önermektedir. Araştırma, sosyal inşacılığınöznelerarası kimlik inşası perspektifini matematiksel determinizmle birleştirerek“biyolojik inşacılık” olarak adlandırılabilecek özgün bir kuramsal yaklaşımgeliştirmektedir. Bu yaklaşım, Türkiye’nin dış politika vizyonunu etnik farklardanziyade kültürel dayanışma, ortak tarih ve genetik bütünleşme ekseninde yeniden tanımlamaktadır. Ayrıca, etnik manipülasyonlara karşı matematiksel ve genetiktemelli bir savunma modeli geliştirerek, uluslararası güvenlik literatürüne normatif birkatkı sunmaktadır. Sonuç olarak çalışma, sosyal bilimlerde nadiren görülen biçimde matematiksel kesinlik ile nitel analizleri bir araya getirmekte, Türkiye’nin çok katmanlıkimlik yapısının ulusal bütünlük ve küresel diplomasi açısından stratejik bir güç kaynağı oluşturduğunu göstermektedir.



Keywords

Demografik Güvenlik Paradoksu, Kapsayıcı Soydaşlık, Sosyalinşacılık, Matematiksel Soy Zinciri, Türk Dış Politikası.



Abstract

This research analyses how the genetic and sociological kinship networks shaped through centuries of intermarriage, migration, and cultural interaction in Turkish society generate a form of “demographic resistance” against ethnically motivated fragmentation strategies. Conducted within Alexander Wendt’s social constructivist paradigm, the study combines historical sociology, documentary analysis, and comparative demographic methodology across four regional cases drawn from the Balkans, the Caucasus, Turkistan (Central Asia), and the Middle East. Integrating archival data from the Seljuk, Mamluk, and Ottoman periods with contemporary genetic findings and the immutable rules of mathematics, the research demonstrates the scientific impossibility of ethnic purity and homogeneity. Findings reveal that the exponential ancestral expansion—reaching 2^100 individuals within a hundred-generation lineage—renders any claim of ethnic exclusivity mathematically untenable. Even within thirty generations (roughly a millennium), the existence of 1,073,741,824ancestors mathematically confirms that approximately 85–95 per cent of Türkiye’spopulation shares common ancestry. Y-chromosome analyses by Cinnioglu et al.indicate a similar distribution of haplogroups J2, R1b, G, and E1b1b across all ethnic groups, empirically disproving any genetic basis for ethnic differentiation. These findings substantiate two original conceptual contributions: the DemographicSecurity Paradox and the Inclusive Kinship Model, both of which propose a paradigm shift in security studies by replacing conflict-centred identity theories with mathematically grounded demographic integration. The study synthesises social constructivism’s intersubjective approach with mathematical determinism, formulating what may be termed biological constructivism—a framework where identity formation operates within empirically defined demographic limits. This theoretical innovation redefines Türkiye’s foreign-policy vision through principles of cultural solidarity, shared ancestry, and demographic interdependence rather than ethnic division. Moreover, by developing a mathematical and genetic defense mechanism against identity manipulation, the study provides a novel normative instrument for global peacebuilding and conflict prevention. Ultimately, this research integrates quantitative certainty with qualitative interpretation in an interdisciplinary manner, offering a scientifically verifiable explanation of Türkiye’s demographic unity and its strategic implications for both national cohesion and international diplomacy. It thereby contributes to a broader epistemological transformation in international relations and peace studies.



Keywords

Demographic Security Paradox, Inclusive Kinship, Social Constructivism, Mathematical Lineage Chain, Turkish Foreign Policy.